Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Kısım Lideri ve Tıbbi Farmakoloji Anabilim Kolu Lideri Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Almanya’da Covid-19 aşısının neden olduğu tez edilen yan tesirlerle ilgili olarak BioNTech şirketine karşı açılan davaya ait değerlendirmelerde bulundu. Uzbay, “Bunun gerisinde toplumu tasaya sevk etme çabası var. Bu tip davalar aşı aksisi lobinin kışkırtma ve faaliyetleri ortasında olabilir. Burada ‘aşılar bütünüyle zararsızdır, ‘0’ riskle bunlar kullanılır’ üzere bir savımız yok. Fakat bu aşılar ölçüsüz kullanıma sunulmadı. Her gün bir uçak dolusu insan hayatını kaybediyordu ve bunlar olağan hale gelmişti. Bu türlü bir süreç içerisinde bilim buna bir deva bulmaya çalıştı. Bu tıp salgınlarda en kıymetli mevzu gözetici tıptır. Hami tıbbın en değerli silahı da aşılardır” dedi.
Koronavirüs salgınında geliştirdikleri aşı dünyanın birçok ülkesinde kullanılan BioNTech şirketine, aşının yan tesirleriyle ilgili açılan tazminat davası konusunda görüşlerini paylaşan Prof. Dr. Tayfun Uzbay, BioNTech aşısının 2 milyar civarında dünya nüfusuna ulaştığını belirterek şunları söyledi:
“Dava Almanya’da açıldı. Bilhassa Fransa ve Almanya’da pandemi mühletince aşı terslerinin reaksiyonları çok şiddetliydi. Bu tip davalar aşı tersi lobinin kışkırtma ve faaliyetleri ortasında olabilir. Geçtiğimiz günlerde ertelenen bu dava kazanılırsa mevzu emsal teşkil ederek birçok kişi dava açıp bilim insanlarından yahut ilaç sanayisinden para koparmaya çalışabilir. Fakat burada bir dava açılacaksa DSÖ, FDA, EMA ya da uygulama müsaadesi veren ülkelerin Sıhhat Bakanlıklarına karşı açılması gerekirdi. Açılmaması ve öteki ülkelerde dava olmaması bunun münferit bir olay olduğunu düşündürüyor. Aşı olmaması gereken bir şahsa aşı yapılmış olabilir. Ya da kişinin öngörülemeyen ender bir hassaslığı olabilir. Bu mahkeme sürecinde ortaya çıkar. Aşılar kollayıcı tıbbın en kıymetli silahıdır. Burada ‘aşılar bütünüyle zararsızdır, ‘0’ riskle bunlar kullanılır’ üzere bir tezimiz yok. Lakin bu aşılar ölçüsüz kullanıma sunulmadı. Her gün bir uçak dolusu insan hayatını kaybediyordu ve bunlar olağan hale gelmişti. Bu türlü bir süreç içerisinde bilim buna bir deva bulmaya çalıştı. Salgın sırasında aşılar devreye girdikten sonra hem vefatlar hem komplikasyonlar azaldı. Bunu göz gerisi edemeyiz. Aşılar çok fazla sayıda insanın hayatını kurtardı. Şayet aşı ile miyokardid ortasında, aşıyla kalp krizi ortasında direkt bir bağ varsa bunun çok sayıda şahısta ortaya çıkmasını bekleriz. Böyle bir şey olmadı. BioNTech’in şu ana kadar kanıtlanmış önemli bir yan tesiri kelam konusu değil.”
Sorunların aşı ile illiyet bağı yok
BioNTech aşısının geliştirilme ve acil kullanım onayı kademelerinde önemli bir halde izlendiğini tabir eden Uzbay, “Buralarda elde edilen datalar şeffaf bir formda bilim dünyası ile paylaşıldı. Önemli bir yan tesir gözlenmediği için acil kullanım onayı verildi. Yaygın uygulamada da önemli bir yan tesir gözlenmedi. Münferit olarak ortaya çıkan ya da aşıya bağlı olabileceği sav edilen meselelerin bilimsel metodoloji ile aşı ile bir illiyet bağı kurulamadı. Aşılar bugüne kadar 2 milyardan fazla beşere uygulandı. Aşı ile illiyet bağı ortaya konulsaydı mutlaka ruhsatları iptal edilir ve uygulamalar durdurulurdu. Bu işler ulusal ve memleketler arası yasal prosedürler çerçevesinde yürütülür. Fakat, birçok komplo teorisi ve delile dayalı olmayan o kadar çok korkutucu haber ve argüman abartılı halde medyada yer aldı ki, insanlarda bir önemli yan tesir beklentisi yaratıldı. Kullanılan uygulamanın güzel geleceğine olan inanç plasebo tesir ile güzelleşmeye katkı sağlayabileceği üzere, ziyan göreceğinize dair inanç bilakis istenmeyen tesirler ortaya çıkarır. Buna da nosebo tesir diyoruz. Aşı sonrası baş dönmesi, ağrı, bulantı hissi, çarpıntı, göğüs ağrısı, uykusuzluk ve anksiyete belirtileri ortaya çıktı. Bunların birçok nosebo etkilerdi. Aşının bu güne kadar kanıtlanmış, ortaya konmuş önemli bir yan tesiri yok. Olsaydı ruhsatı askıya alınır, iptal edilir ve uygulama durdurulurdu.” diye konuştu.
mRNA aşıları kanserin önlenmesi için de umut veriyor
Önleyici tıbbın birçok hastalığın önüne geçtiğini ve sıhhatin metalaşmasını engellediğini belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “mRNA aşıları kanserlerin önlenmesi ve tedavisi için de umut veriyor. mRNA teknolojisi ile üretilen aşıların kimi kanser tiplerinden kollayıcı tesirleri gösterildi. Bu tesirler geniş popülasyonlarda kanıtlanmaya çalışılacak. Tahminen de bu teknoloji ile kanseri aşı ile büyük ölçüde korkutucu bir hastalık olmaktan çıkarabileceğiz. Düşünsenize, birçok kanseri aşı ile önlüyorsunuz. O vakit bu kadar değerli ve büyük paraların döndüğü onkoloji alanında kimlerin çıkarı azalır ya da ortadan kalkar. Kanser başta olmak üzere önemli kronik hastalıklar önlenebilir olsa özel hastaneler ve sigorta şirketleri buna nasıl bakar? Maalesef 21. yüzyılda bilim süratle ticarileşiyor. Aşıların ve önleyici tıbbın karalanması kimlerin işine gelir, âlâ düşünmek lazım.” dedi.
Aşıdan çok geçirilmiş Covid 19’un yan tesirleri olabilir
Uzbay, BioNTech aşısı olanların hastaneye başvurma sebeplerinin gençlerde kardiyolojik problemler, kimi şahıslarda kalpte ritim bozukluğu, kalp krizleri, beyin sisi denilen konsantrasyon zahmeti, uykusuzluk ve öteki anksiyete belirtileri olduğu tarafında çeşitli haberler ve münferit yayınlar olduğuna değinerek, şunları söyledi: “Buralarda ortaya çıkan belirtilerin genel toplumda olağan şartlardaki görülme sıklığından besbelli derecede farklı olmadığı ve şimdilik direkt aşıya bağlanamayacağını görüyoruz. Burada iki mevzu göz arkası ediliyor. Birincisi Covid-19’un neden olduğu kaygı, anksiyete, depresyon, kapanma ve izolasyonun ortaya çıkardığı kısıtlılıkların sıhhat üzerine olumsuz tesirleri oldu. Beşerler rutin sıhhat denetimlerine gidemediler. Meskenlerde uzun müddet hareketsiz kaldılar. Beslenmeleri bozuldu. Bunlar bile başlı başına kalp krizlerini ve anksiyeteyi tetikleyebilecek faktörlerdir. Öte yandan günümüz gençleri ortasında obezite, berbat beslenme ve unsur kullanımı üzere sıkıntılar var. Genç kalp meselelerini biz pandemiden evvel de görüyorduk. Son vakitlerde stimülan kullanımına yönelik ip uçları var. Konsantrasyon artırmak yahut performansı artırmak için berbata kullanılan metamfetamin üzere unsurlar önemli kalp meselelerine yol açabilir. Buna da eğilmeli ve değerlendirmeliyiz. İkinci kıymetli nokta şahsen Covid-19’un kalp-damar sıkıntılarına (örneğin pıhtılaşmayı artırmak gibi) ve mental meselelere (beyin sisi gibi) yol açtığı kanıtlanmış durumda. Bu belirtilerin aşıdan çok geçirilmiş bir Covid-19’un yan tesirleri olma ihtimali çok daha güçlü. Bilhassa gençler Covid-19’u daha hafif ve semptomsuz geçirse de virüsün bu tip tesirlere yol açtığını biliyoruz. Münasebetiyle bu olaylarda Covid-19 geçmişi de sorgulanmalı”.
Aşının geleceğe yönelik yan tesiri ortaya çıkmaz
Dünya Sıhhat Örgütü’nün yaptığı resmi açıklamayı hatırlatan Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Aşının geleceğe yönelik farklı, uzun vadeli ve önemli bir yan tesiri ortaya çıkmaz. Gözetici tesiri de en fazla 6-8 ay ile sonluydu. Bizim aşıdan çok Covid-19’un uzun vadeli tesirlerini konuşmamız daha hakikat. Virüsün aşı olmamış ve hastalığı uzun süren ve birçok kere tekrar eden kimi bireylerde uzun vadeli sıkıntılara yol açması daha çok ihtimal dahilinde. Bu şahısların yakından izlenmesi ve önlem alınması gerekir. Ayrıyeten sürecin ve akabinde gelen ekonomik krizin yarattığı toplumsal travmaya odaklanarak tahlil üretilmesi bence çok daha fazla değer arz ediyor.” dedi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
News
